Isparta’da cenazenin musalla taşında 1 saat bekletilmesi Türkiye gündemine oturmuştu. Çine’de ise dünyada eşi benzeri görülmemiş akıllara durgunluk veren bir olay yaşandı. Canlı canlı musalla taşına yattı. Peki neden?
Bundan 7 ay önce Isparta’da yalnız yaşadığı evde hayatını kaybeden 75 yaşında Doğan Kılıçkaya'nın cenazesinde otopsi gerginliği yaşandı. Kılıçkaya'nın kızı Serpil Aksakal'ın otopsi tepkisine şaşıran cemaat de taşıdığı tabutu musalla taşına bıraktı. Aksakal'ın, babasının ölümünde şüphe olmadığına yönelik polis tarafından ikna edilmesiyle cenaze toprağa verildi. Bu olay Türkiye gündemine oturmuş ve gazete manşetlerine; ‘Şaşkına çeviren olay!’ olarak kayıtlara geçmişti.
Çine’de yaşayan Tır şoförü 38 yaşındaki Ahmet Yılmaz (Konyalı Ahmet) canlı canlı musalla taşına yattı. Dünyada eşi benzeri görülemeyen bu olay için Ahmet Yılmaz, “Hepimiz o musalla taşında bir namaz vakti yatacağız. Yaradan'ın şöyle bir kelamı vardır; Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın va‘di gerçektir. Öyleyse sakın dünya hayatı sizi aldatmasın! O çok hilekâr şeytan da, sizi Allah’ın rahmeti ve affına güvendirerek kandırmasın!” dedi.
AHMET YILMAZ: HUZUR BULDUM
Aylık harcamalarının 50 bin lirayı bulduğunu belirten Ahmet Yılmaz, “Ben dünya malına değer vermem. Allah’a çok şükür arsa, tarla ne istersen var. Tır şoförüyüm, emeğimin karşılığını da alıyorum. Ama cimriliğim yoktur, bu dünyanın kölesi değilim. Para eş ve dostlarla yenilir. İnsanoğlu insana muhtaçtır. Benim diyen bir insan değilim. Her şeyinde farkındayım. İnsan iki kundak arasında bir hayat sürüp sonra ebedi âleme göç ediyor. Doğduğu zaman nasıl biçare, savunmasız ve başkalarının yardımına muhtaç ise göçtüğü zaman da tıpkı kundaktaki bebek gibi sarıp sarmalanır, yine bir bebek gibi musalla taşına yatırılır. Bende bunun bilincinde bana verilen hayatı yaşıyorum. O fotoğrafı çekildiğim gün kepçe arıza yattım. Bende musalla taşında huzur buldum. ” şeklinde konuştu.
MUSALLA TAŞI NEDİR?
Kıbleye paralel yerleştirilmiş bu taşlar yaklaşık 1 m. yüksekliğinde (bel hizasında) ve 2 m. boyunda dikdörtgen şeklinde yekpâre, genellikle de mermer vb. sert taş malzemeden yapılmıştır. Çoğunlukla masa gibi şekillendirilmiş, üzeri düz veya baş tarafı ayak ucuna göre biraz yüksek, meyilli bir sekiyi andıran musallâlar tuğla yahut ahşap yanında son yıllarda beton, demir ve alüminyumdan da imal edilmekte, hatta portatif olabilmektedir. Osmanlı Türkçesi'nde "seng-i musallâ" diye adlandırılan bu taş yükselti, camilerin özelliklerine göre çok defa sade veya hafif bir tezyinatla süslenmiş olarak değişik şekillerde yapılabilmektedir. Yaz kış açık havada bulunacağından sağlamlık ve dayanıklılığı dışında belirgin bir mimari özelliği bulunmayan musallâ taşlarının mezarlık girişlerine konulduğu da görülmektedir.
Bazı örneklerde çok eski dönemlere ait yapılardan toplanmış sütun ayak ve başlıkları, eski lahit blokları gibi devşirme taş malzeme musallâ taşı olarak kullanılmıştır. Ayasofya Camii'ndeki musallâ taşı, üzeri nebatî motiflerle süslü iri bir Bizans sütun başlığıdır. Dekoratif bezemeler taşıyan veya sade taş bloklardan ibaret örnekler arasında Manisa Alaşehir'deki Şeyh Sinan Camii'nin son cemaat yeri önünde duran musallâ taşı zikredilebilir. Bizans dönemine ait iki kırık sütun gövdesinin üstüne oturtulmuş olan, üzeri son derece güzel bezemelere sahip bu lahit parçası yakın bir tarihte yerinden sökülerek açık hava müzesine taşınmıştır (fotoğrafı için bk. Aksu – Karakaya, sy. 12 [1993-94], s. 11). Üsküdar'da Bulgurlu Camii'nin avlusunda kenarları yumurta frizleriyle süslenmiş kalın mermer blok halindeki musallâ taşı da yerinden sökülüp yeni yapılmış bir düz taşla değiştirilmiştir. İslâm mimarisinde musallâ taşı diğer mimari unsurlar gibi sonradan ortaya çıkmış olup ölüye gösterilen saygının bir ifadesi şeklinde cesedin yüksekçe bir yere konulması arzusundan doğmuş olmalıdır.
Musallâ taşı Türk edebiyatına girmiş mimari unsurlar arasında yer almaktadır. Divan şairi Bâkî'nin, "Kadrini seng-i musallâda bilip ey Bâkî / Durup el bağlayalar karşına yâran saf saf" beyti bir vecize değeri kazanmıştır. Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Otuz Beş Yaş" adlı şiirindeki, "Bir namazlık saltanatın olacak / Taht misâli o musallâ taşında" beyti de aynı değerde bir örnektir.