Güç, cesaret ve yiğitlik timsali
Eklenme : 15.04.2022
Haber Tipi: Ulusal Haber

Güç, cesaret ve yiğitlik timsali

“Zeybekler; tehlikeden ve çatışmadan sakınmaz, yorulmaz, usanmaz, hareketli ve sanki askerlik için yaratılmış, Türklerin bir güzel soyudur.”

Kökleri Batı Anadolu’da olsa da etkileri Güney Marmara’dan Toroslara, Ege adalarından İç Anadolu’ya dek uzanan ve Türk kültürünün en önemli değerlerinden biri olan, folklorik bir olgu, Zeybeklik…

Güç, cesaret ve yiğitlik gibi erdemlerin birleştiği değer olan Zeybeklik geleneğinin oluşumunu, tarihsel sürecini, müziklerini, danslarını, kıyafetlerini ve daha birçok önemli detayını T.C. Tire Belediyesi Tire Kent Arşivi Merkezi (TİKAM) Sorumlusu Uzman Tarihçi Ali Özçelik ile konuştuk.

"Zeybekliğin tarihi 16. yüzyıla kadar gidiyor"

“Zeybek” kelimesinin etimolojik kökenleri ele alındığında, karşımıza iki yaygın görüş çıkıyor:

İlk görüş kelimenin Orta Asya bozkırlarına uzandığını, Türkçe kökenli olduğunu ve “sü-bek(subay), zeyl-i beğ (kolbeyi), say-bek (zırh), zibak (cıva), sağ-bek (sağlam) ve zağmak (kaçmak)” gibi anlamlara geldiğini iddia ediyor. 

Diğer görüş ise zeybek kelimesini, antik dönemlerdeki Ege Havzası’na dayandırmakta ve Yunan tanrısı “Zeus” ile ekmek anlamına gelen “bekos” kelimelerinin birleşiminden türediğini savunuyor. Aynı mantık doğrultusunda, “efe” kelimesinin de “aka (kudret), apa (ağabey), efeb (delikanlı) ve Efes”ten doğduğu yönünde yorumlar yapılıyor.

Uzman Tarihçi Ali Özçelik, zeybekliğin tarihi ile ilgili şunları anlatıyor:

“Kesin olarak şunu söyleyebiliriz ki Osmanlı Dönemi’ndeki sözlüklerde zeybekler, ‘Batı Anadolu’daki dağlık yerlerde yaşayan; yabani görünümleri, hafif silahları, kendilerine mahsus kıyafetleri olan ve asayiş ile yolların muhafazasından sorumlu tutulan ücretli askerler’ olarak tanımlanıyor. Söz konusu tanımlama, zeybeklerin kökenlerini 18. yüzyıl sonlarına götürse de silahlı Batı Anadolu gençlerinden oluşan bu seçkin savaşçı grubunun ortaya çıkışını sağlayan olaylar silsilesi, 16. yüzyıldan itibaren yaşanan bazı askeri, idari ve sosyal gelişmelere dayanıyor.”



Hiyerarşik yapı: Efe-başzeybek-zeybek

Askerlik görevleri sırasında “leventbaşı” ve “bölükbaşı” gibi kumandanların reisliğinde faaliyet gösteren bu savaşçılar, artık “efe” adı verilen karizmatik liderlerin emri altında ve “efe-başzeybek-zeybek” şeklinde, üstten asta ilerleyen bir hiyerarşik yapıda teşkilatlanmışlardı.

Efe: Efe, emir-komuta zinciriyle örülmüş zeybek grubunun lideri konumundaki kişiydi. Bir efe; her türlü hilenin kokusunu alabilecek kadar zeki, attığını vuracak kadar silahşor, zeybeklerini kontrol edebilecek kadar güçlü ve sert, en önemlisi de ne zaman, ne yapılacağını bilecek kadar tecrübeli olmalıydı. Bu özellikleri taşıyan efenin emirleri asla sorgulanmaz, son sözü her daim o söylerdi. Aksi takdirde efe, adamları tarafından terk edilirdi.

Başzeybek: Başzeybek, zeybeklerin arasından efenin yardımcılığını üstlenen, sağ kolu olan ve çetenin ikinci adamı vasfını taşıyan kişiydi. Efenin başlarında bulunmadığı ya da öldürüldüğü zamanlarda, zeybek grubunu başzeybek yönetirdi.

Zeybek: Zeybekler, bir efe etrafında toplanan ve efenin emirlerini kati bir şekilde tatbik eden silahlı grup üyeleriydi. Grup içindeki zeybek sayısı, efenin takdirine göre değişir, çatışmalarda öldürülen zeybeklerin yerine yenileri getirilirdi. Sayının arttığı durumlarda, zeybeklerden ayrı bir grup oluşturulur, efeye bağlı bu gruba da “muavin çete” adı verilirdi.

Ünlü devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa Zeybekleri şu sözlerle övmüştü:

 “Zeybekler; tehlikeden ve çatışmadan sakınmaz, yorulmaz, usanmaz, hareketli ve sanki askerlik için yaratılmış, Türklerin bir güzel soyudur.”

"Kartal" kanatlı zeybek kıyafeti

Zeybeklerin kendilerine has kıyafetleri var. Düşmanda korku yaratan bu giysileri Özçelik, şöyle tarif ediyor.

"Zeybekler; kendilerine has suretleri, kıyafetleri, silahları, askeri aksesuarları, tavırları, kuralları, gelenekleri ve danslarıyla yekpare bir görüntü sergilemişlerdi. Bu yetenekli silahşorlar, özellikle dağ yaşamlarına göre tasarlanmış dış görünüşleriyle daimi bir ilgi unsuru olmuşlar ve kendileriyle karşılaşan insanlara istisnasız bir şekilde, merak ve korku duygularını aynı anda yaşatmışlardı. Yüksek başlıkları, adeta bir silah fabrikası görünümündeki kuşakları, fişeklikleri, barutlukları, su mataraları, hamaylı denilen muskaları, pazubentleri, tütün çubukları ve diğer ilginç aksesuarlarıyla oldukça saldırgan bir izlenim bırakan zeybekler; savaş teknolojisindeki gelişmeler ve dağ yaşamının ortaya çıkardığı ihtiyaçlar doğrultusunda, günde güne daha da heybetli bir görünüme kavuşmuşlardı."

Zeybek kıyafetleri, zamana ve yöreye göre küçük farklılıklar gösterse de genel hatlarıyla şu ana parçalardan oluşuyor:

Başlık: Zeybekler, başlarına genellikle kırmızı renkte tonları olan çuha kumaştan fes veya keçe külah takarlardı. Başlıkların üzerine iğne oyası işlemeli yemeni sararlar, arkadan ya da yandan püskül sarkıtırlardı. İçine çoğunlukta “terlik” adı verilen fes içliği giyilen zeybek başlıkları, erken dönemlerde daha yüksek bir görünümdeyken, zamanla fes formuna uygun bir şekilde küçüldü.

Ten Gömleği: Zeybeklerin giydikleri yakasız, boyun ve kol ağızları oyalı gömlek türüdür. Gömlekler, genellikle pamuklu kumaş, keten veya el dokuması kumaştan dikilirdi.

İşlik: Ten gömleği üzerine giyilen, dik çizgili ve yakalı, yukarıdan aşağıya düğmeli ve bel hizasına kadar inen bir çeşit gömlek.

Camadan: Kimi yerlerde işliğin üzerine, kimi yerlerde ise cepkenin altına giyilen camadan, genellikle ön kısmı çapraz kesim olan ve sağ-sol çift taraflı düğme aksesuarları bulunan, uzun kollu bir çeşit yelek. Çuha kumaştan yapılan camadana, kanat görünümlü iki parçası nedeniyle “kartal kanadı” da denmektedir. Kartal kanatları, zeybeğin daha heybetli görünmesini sağlardı. Oyun sırasında sağa sola savrulan kanatlar, heybete ve kuvvete dayalı görselliği artırarak, izleyenlerde hayranlık uyandırırdı.

Cepken: Mavi veya mor çuha ya da kaşmirden yapılan, uzun kollu üst beden giysisi. Beden boyu, göğsün hemen altında bitiyor. Cepken kesimi, vücuda tam oturacak şekilde yapılır. İç kısım, kırmızı astarla kaplıyken; cepkenin önü, arkası ve kolları, siyah kaytan veya sırmayla süsleniyor.

Kuşak: Zeybekler, bellerine kuşaklar sararlardı. En alta yorgan (dolgu) kuşak, onun üzerine Trablus kuşağı, en üste de Acem şalı sarılırdı. Şal üzerine sağlam durması için kolan adı verilen yassı kemer, en üste de işlenmiş deriden yapılan silahlık bağlanırdı.

Silahlık: Çok gözlü bir kemer formundan olan ve genellikle kuzu derisinden imal edilen silahlık, kuşakların üzerine takılırdı. Bütün silahlar da bunun üzerine yerleştirilirdi. Silahların dışında zeybeğin günlük hayatta kullandığı tütün kesesi, yağlık ve para kesesi gibi aksesuarlar da buraya konulurdu.

Potur/Çakşır: Potur, zeybeklerin giydiği bir tür şalvar çeşididir. Boyu diz kapağına kadar olan ve bu kısımda daralan poturun, ağ kısmı geniş olurdu. Bu da zeybeklerin, dağ yaşamları sırasında rahat hareket etmelerine imkân tanırdı.

Karadon: Soğuk kış aylarında, poturun altına giyilen bir dondur. Zeybeklerin özellikle kış aylarında sıklıkla kullandığı kara donun paça kısmında, ayak tabanından geçen lastik; üst kısmında ise bele bağlanmak üzere uçkur vardır.

Tozluk: Zeybekler, diz kapakları ile ayak bilekleri arasına korunma amacıyla, camadan, cepken ve poturla uyumlu rengi olan işlemeli kumaştan tozluk giyerlerdi. İlerleyen dönemlerde bu tozluklar, meşinden yapılmaya başlanmıştı. Genellikle boydan boya yarık olan ve ön tarafı kaytan ipiyle işlemeli olan tozluklar, arka taraftan kopçalarla iliklenirdi.

Yemeni/Çarık: Zeybekler ayaklarına, altı kalın köseleden, üst yanı deriden, burnu hafif kalkık, yemeni veya kalın gönden yapılan çarık giyerlerdi. Böylesi bir tasarım, dağda rahat ve hızlı hareket etmelerini kolaylaştırırdı.

Silahlar: Zeybekler, dönemin askeri teknolojisine göre değişen ateşli ve kesici silahlar kullanmışlardı. Erken dönemlerde; Orta Çağ’da “kelle makası” olarak ünlenen yatağan adlı kebir bıçaklar, keskin hançerler ve gümüş kakmalı piştovlar (tabancalar) tercih edilirken; son dönemlere doğru Martini Henry ve Mauser (Mavzer) marka gelişmiş tüfekler, zeybeklerin vazgeçilmezleri oldu.

"Hey gidinin Efesi, Efelerin Efesi”

Zeybek türküleri, erken dönemlerden günümüze uzanan süreçte, Türk milletinin tarihsel zenginliğini en iyi şekilde yansıtan kültürel miras öğeleri.

Milletin her ferdinin kendini bulduğu zeybek türküleri; yüzyıllar boyunca sevinçleri, heyecanları, hüzünleri, acıları ve özlemleri dile getiriyor.

“Zeybek türkülerinin en önemli özelliği, gerçekliği günümüze taşımaları ve bir ayna vazifesi görmeleri. Türkülerden bir kısmı, tehlikeli bir yaşamları olan ve pek çoğunun sonu hazin bir şekilde biten zeybeklerin ardından, ağıt yakılıyor. Diğer kısmı ise zeybeklerin kahramanlıklarını, haksızlığa boyun eğmeyen karakterlerini veya sevdalarını anlatıyor. Çakırcalı Mehmet Efe, Kamalı Mustafa Efe, Kerimoğlu Eyüp Efe, Gökçen Hüseyin Efe, Çavdarlı Murat Efe, Bakırlı Mehmet Efe ve Yörük Ali Efe, adına türkü yakılan efelerden yalnızca birkaçı. 

Zeybek türkülerine örnek vermek gerekirse; Milli Mücadele’nin büyük kahramanlarından Yörük Ali Efe adına yakılan türkünün sözleri şöyle:

“Aydın Dağı'n oydular
Çalıya da martin koydular
Yörük Ali’nin adını
Hazreti Ali koydular
Hey gidinin Efesi
Efelerin Efesi”

İzmir'den Uşak'a, Eskişehir'e, Antalya'ya... Zeybek dansları

Zeybeklerin macera dolu yaşamlarını ve savaşçı karakterlerini gözler önüne seren bir diğer kültürel unsur da zeybek dansları. Ülkemizin en rağbet gören halk oyunu türlerinden biri olan zeybek dansları; Batı Anadolu kıyılarından İç Batı Anadolu’ya kadar oldukça geniş bir alana tesir ediyor.

Ağdalı ve sembollerle dolu bir halk oyunu türü olan zeybek danslarının ağır olanları İzmir, Aydın, Manisa, Denizli ve Uşak’ta icra edilirken; Kütahya, Bursa, Afyon, Balıkesir ve Eskişehir’de kaşıkla oynanan zeybek türü karşımıza çıkıyor. Daha kıvrak bir ezgiyle oynan zeybek oyununa ise Burdur, Isparta, Antalya’da rastlamak mümkün.

Hiyerarşik düzen zeybek dansında da görülüyor

Zeybek dansları; zeybeklerin yaşadığı dönemlerde, dağ başlarındaki oturak âlemlerinde, düğünlerde veya cemiyet toplantılarında icra edilirdi. Zeybek çetelerindeki hiyerarşik düzen, zeybek danslarına da sirayet etmişti. Bu nedenle zeybekliğin doğasında bulunan çete düzenine atıf yaparcasına, efeler tek başına solo danslar icra ediyorlardı.

Zeybek oyunları ise birkaç oyuncunun çember oluşturmasıyla gerçekleşiyordu. Farklı zeybek gruplarının katıldığı eğlencelerde, dans etme sırasını ve disiplinini belirleyen “yasakçı” lakaplı kişiler bulunyordu. Zira bir efenin zeybek dansı oynaması sırasında bir başka efenin alana çıkması hakaret ve meydan okuma olarak algılanır, kimi zamanlar bu nedenle kan dökülürdü.

Zeybeklerin gizlilik esasına dayalı dağ yaşamlarından ötürü, zeybek dansları sırasında, cura, dümbek, dilsiz kaval ve sipsi (kemik düdük) gibi taşınması kolay ve davul-zurnaya nazaran çok daha az ses çıkaran çalgılardan faydalanılıyordu. Oyunlar sırasında, yörelere göre bıçak, yatağan, tüfek, tabanca veya kaşık da kullanılıyordu. Buna karşılık, özellikle özel günlerde, köylerdeki zeybek icraları çok daha gösterişli bir görünüm arz etmişti.

Avını kapan bir kartalın hareketleri

Zeybek danslarının genel hareketlerini betimleyecek olursak;

Zeybek dansına başlamadan önce, dansın icra edileceği alanda dairesel bir şekilde gezilir, yani serbest gezinleme yapılır. Bu sırada ezgi ve ritim de tam olarak algılanır. Dans öncesinde, kendilerini izleyenleri selamlayan zeybekler, ilk olarak az açık duran sağ ayaklarını, sol ayağa sertçe vururlar ve ayaklarını az yana açarak, yere basarlar.

Dans sırasında kollar ağır bir şekilde yukarı kaldırılır, ardından önce sol kol indirilir, sağ kol havada bırakılır. Bu sırada vücut öne eğilmeden, bakışlar sert bir şekilde karşıya yöneltilir. Zeybek oynayan kişi, kollarını omuz hizasına kadar kaldırır ellerini başıyla aynı hizada olacak şekilde iki yana açar. Bazı oyunlarda kollar, dirseklerden hafifçe kırılır.

Oyun sırasında sağ ayak ileri atılırken yavaşça yukarı kaldırılır. Yere doğru eğilerek dizin yere dokundurulması ise bu dansın en temel figürlerindendir.

Zeybek dansındaki figürlerin çoğunlukla dairesel şekilde ve gökyüzüne doğru oynanıyor olması; bu dans türünün yere doğru eğilerek avını kapan bir kartalın hareketlerinin taklidinden doğduğu yönünde yorumları ortaya çıkardı.


Haber Resimleri

















Güvenlik kodu
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde cineyurt.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.

Etiketler


efe zeybek aydın

Yazılım EMA